Pazar, Ocak 31, 2010

Minikler Türkiye Salon Okçuluk Yarışması (27-28 Ocak 2010) - Isparta






- Minikler yarışması çok güzeldi; ufacık cocuklarımız gönüllerince ok atıp eğlendiler, hemde yarışarak kendilerini sınadılar, ama yarışma sonunda madalyalarını alamadıkları için üzüldüler.

- Geçen yıl bize GSGM de gelen görevli müffetişlere blog sitemin ilk sayfasını print edip verdim, dedim ki '' hem okçuluk hakkında bilgi edinebilir hemde Türk okçuluğunu güncel olarak takip edebilirsiniz ''. Onlarda teşekkür ettmişlerdi. Umarım takip ediyorlardır da okçuluk antrenörllüğünü meslek olarak kabul ettirmek için uğraşırlar.
- Antrenörlerimiz; bu karda kışta cocuklarımızla canla başla uğraştılar yine. Yarışmada bir sporcu velisi şöyle dedi bana'' hocam, ben ilk defa bir yarışmada kızımın arkasında durdum, stresten ülserim azdı, siz senelerdir nasıl dayanıyorsunuz''. Okçuluk antrenörlüğü çok çilekeş ve özveri isteyen bir iş, meslek demiyorum çünkü daha meslek olarak kabul edilmedi.
Ama hakemler kadar değeri yok malasef, yıpranma tazminatı bile almıyormuşuk biz, hakemler bizim tam iki katımız harcırah alıyorlar ama biz yıprandık senelerce. Antrenör değil mi çocuğu 9-10 yaşında alıp yetiştiren, malzeme bulan, ok atacak yer bulan, kamplarda ve yarışmalarda ailesinden uzak kalan, çantaları taşıyan..., yıpranan kim ?
- Yarışma toplantısında bize okuyun dendi, biz yıllardır okuyoruz zaten, ama siz de imza attığınız yarışma reklamasyonunu okuyun bir zahmet. Çocuklarımız madalyalarını bile alamadılar, kargoda karışıklık olmuş, cebimde getiririm o madalyaları, tüm hevesleri kırıldı sporcuların. Yetkililer madalyaların adreslerine göndereceklerini söylediler ama şahsen ben utandım, ufacık çocuklar benim madalyamı niye vermiyorlar diye annelerine koştukça.
- Biz başarılı bir camia olmak istiyorsak, işimizi göstermelik ve konuşmak için değil gerçek anlamda icraata dökmeliyiz. Madalyasını kürsüde alamayan bir cocuğun gözünde ne duruma düştük görebiliyormusunuz, bizlere güven duygusu kaldımı acaba o çocuklarda vede velilerinde.
- Herşeye rağmen okçuluk hızla gelişiyor; geçmişte milli sporcu olan onlarca okçu kardeşimiz spor öğretmeni olarak çalışıyorlar. Bu imkanları sağlayan, sporcuları milli takıma yetiştiren yine antrenörlerimiz değilmi? Helede ekmeğin aslanın ağzında olduğu bu devirde, Avrupa ve Dünya şampiyonalarında derece alan sporcular direk işbaşı yapabiliyor. Sporcularımızda bunu farkında, onlar çok çalışmak istiyor, bizde idareciler olarak onlara ciddi yaklaşalım. Herkesin bildiği şeyleri söylüyorum ama birilerinin en azından internet ortamında bunları ifade etmesi gerekir diye düşündüm ve blog sayfamda sizlerle paylaşmak istedim.
- Isparta' daki yarışmalarda ve kamplarda emeği geçen Yalçın Ünsal hocama ve üniversite yetkililerine tekrar teşekkür ederim. Saygılar. -Resim Eklenecek...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.

Adsız dedi ki...

http://www.facebook.com/pages/OKCULUK-ARCHERY/164456653766

yada RIDVAN UZUNTAŞ

ARŞİV ( Aradıklarınızı Bulun )

Okçuluk ve Fatih

Rekor Kırdı, Hayatını Kurtardı :
Özbay Güven, Osmanlı Devleti'nin sporcuyu anında ödüllendirdiğini de belirtiyor. "Osmanlı sporcuyu hem korur, hem de anında mükafatlandırırdı. Osmanlı'nın sporcuya değer vermesini size bir örnekle anlatayım. Solak Sinan Subaşı, Fatih Devri'nin en büyük kemankeşlerinden birisiydi. Okmeydanı'nda da 1200 gezin üzerinde iki rekoru vardı. Sinan Subaşı, Silifke Kalesi'nin komutanıyken Karamanoğulları kaleyi ele geçirince Fatih öldürülmesi için ferman verdi. Fakat o sıralarda Sinan Subaşı rekorlar kırdığı için padişah kendisini affederek 'Kanını menziline öndül (ödül) koydum' dedi".

Fatih'in Oku :
Ayasofya'ya girdikten sonra Fatih , bir ok çekip '' alametim olsun '' diyerek Ayasofya kubbesinin ta ortasına attı.Bu okun yeri halen görülmektedir.
( Evliya Çelebi Seyehatnamesi 1.Cilt Syf:76,Çeviren : Mehmet ZILLİOĞLU )
- Okçuluk antrenmanları; mutlaka bir antrenör eşliğinde ,emniyet tedbirleri alınmış güvenli bir alanda ve kimseye zarar vermiyecek bir şekilde, yapılmalıdır.
KENDİNİZE DEĞER VERİN : A K R A F M C A N L I Y A Y I N

Okçuluk Bir Ata Sporudur

Okçuluk insanlığın varoluşuyla birlikte doğmuştur.Türkler ok ve yayı hem sanatsal hem de teknolojik açıdan ele alıp günümüze kadar getirmişlerdir.Osmanlı'larda okçuluk zirveye çıkmış ; top menzilinin 600 m. olduğu zamanlarda osmanlı okları 800 m.yi geçiyordu. Devamı...>>

Hakkımda

Fotoğrafım
KOCAELİ, İzmit, Türkiye
1968 doğumluyum.Beş yaşından beri ok atıyorum, 1981 yılında 13 yaşımda lisanslı olarak resmi anlamda okçuluk sporuna başladım.1987 yılından itibaren okçuluk antrenörlüğü yapıyorum.Milli Takım Antrenörlüğü yaptım; on tane antrenör, iki bölge antrenörü ve bir milli takım antrenörü ayrıca bir çok milli sporcu yetiştirdim.Sporcularım rekorlar kırıp, sayısız şampiyonluklar kazandı.İktisat fakültesi mezunuyum.1990 yılından itibaren kadrolu okçuluk antrenörü olarak görev yapmaktayım.1991 yılından bu yana da Türk-Osmanlı Okçuluk Tarihi ve olimpik bir spor dalı olan günümüzdeki Okçuluk Sporu hakkında araştırma yapmaktayım. Okçuluk Türklerin ilk ata sporudur ve ben de okçuluk sporunu çok seviyorum,okçuluğun yayılıp gelişmesi için çalışıyorum, bu nedenle Türk okçuluğunu hakkettiği yere getirmek için elimden gelen her şeyi yapmak istiyorum. -He was born in 1968 -Turkey.He has begun archery in 1981. Since 1987 he has been archery trainer. He has worked as Turkish National Team Trainer; educated many archers and already continue to this nice and hard job; studied Economy. He was born to be an archer ; try his best to develop archery in Turkey and World.

Beğendiğim Kitap : Zen ve Okçuluk


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

free counters